Ana Sayfa Hakkımızda İletişim Ziyaretçi Defteri Resim Galerisi Kuran-ı Kerim Hadis-i Şerif Nasheed (Ezgiler) Davetci Hatipler Ebu Hanzala Ebu Muhammed Murat Gezenler Ahmed Kalkan Videolar Davet Videoları Siyer ve İslam Tarihi

Arkadaşlarına dikkat et
Bu Ramazanımız farklı olsun
Ey Ramazana erişen
Her geceyi kadir bil!
Orucu kasten terk edenlere
Orucun faydaları
Orucun şartları
Ramazan 'arınma' ayıdır
Ramazan 'cömertlik' ayıdır
Ramazan 'kuran' ayıdır
Ramazan 'sabır' ayıdır
Ramazan 'takva' ayıdır
Ramazanda neler yapabiliriz
Ramazanın fazileti
Selefin orucundan bir demet
İftar ve sahur notları
Buluşma yerimiz cennettir!
Dr. Ebu Şadî
Günahların kötü neticeleri
Dr. Ebu Şâdi
İzzet Allah yanındadır.
Kim izzet ve güç kazanmak istiyorsa Allah'la olan irtibatını arttırsın
Taliban gerçeği
Taliban Gerçekleri
Sıcak konular ve zor sorular
Faziletli Şeyh / Halid bin Abdurrahman el Huseynan - Sıcak Konular ve Zor Sorular

Ana Sayfa



Tevhid Dersleri I Kitabut-tevhid I Tefsir I Hadis I Faydalı bilgiler

iktibas04

FİLİSTİN ÜMMETİN SAVUNMA
ÇİZGİSİDİR


Filistin davası sadece Filistinlileri değil bütün dünya Müslümanlarını ilgilendiren bir davadır. Çünkü tüm İslâm ümmetini tehdit eden Siyonist yapılanma ve işgalin merkezi oradadır. Sadece Siyonist yayılmacılıkta değil uluslararası emperyalizmin İslâm dünyasını yakın takip ve kontrol altında tutma amacına yönelik politikalarında da burada sürdürülen işgal bir üs ve ön cephe mahiyeti taşımaktadır. İşgalci Siyonizmin ve onun arkasında duran emperyalizmin Filistin'le ilgili politikalarında başarılı olması bütün İslâm coğrafyasının ciddi bir tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya gelmesi demektir. Zaten işgalci Siyonistlerin Gazze'ye yönelik saldırılarında amaçlarını gerçekleştirememeleri ve Filistin direnişi karşısında tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kalmaları üzerine bütün emperyalist güçlerin telaşa kapılmaları, bu direnişin başını çeken Filistin İslâmî Direniş Hareketi'ni gerek siyasi baskıların ve gerekse medya saldırganlığının hedefi haline getirmeleri de ortak gayeye sahip olduklarının bir göstergesidir.

Bundan dolayı Filistin sadece Siyonist işgal sebebiyle mağdur edilen bir halkın meselesi değil tüm İslâm ümmetinin ortak savunma çizgisidir. Yani bir ribat noktasıdır. Bu savunma çizgisi günümüzdeki Müslümanlar açısından, dünkü Çanakkale hattı derecesinde önem, hattın aşılması da ümmet için aynı derecede bir tehlike arz etmektedir. O itibarla Gazze hattının işgalci Siyonistler tarafından aşılamaması tüm Müslümanları yakından ilgilendiren önemli bir zafer ve başarı olmuştur. Ne var ki orada bu hattı tehdit eden Siyonist işgal sona ermiş ve tehlike ortadan kalkmış değildir.

Bu itibarla Müslümanların Filistin konusunda alarm halinde ve emperyalist saldırganlığın orada başını yere eğdirmek için gayret içinde olmaları gerekir. "Ben de Müslümanım" diyen herkesin Filistin davası için mutlaka yapabileceği bir şey vardır. Biz bazılarını burada zikretmek istiyoruz. Herkes ne yaptığı ve ne yapabileceği konusunda durumunu gözden geçirebilir. Düşünmemiz ve durumumuzu değerlendirmemiz halinde burada yazılanların dışında neler yapabileceğimiz konusunda da akli muhakememiz bize yardımcı olacaktır.

Bu davayla ilgili olarak öncelikle ve en başta yapmamız gereken sahiplenmedir. Ne yazık ki insanlarımız bu konuda hâlâ ciddi sıkıntı yaşamakta ve mesele kendilerini ilgilendirmiyormuş gibi birilerini mahkûm etme kolaycılığına kaçmaktadırlar. Bu kolaycılığın bir yansıması da orada savunma hattında nöbet tutan, canları dâhil her şeylerini feda eden mücadele ehlini mahkûm etmek, birtakım yanlışların sorumlusu olarak gösterip, konu kendini ilgilendirmiyormuş yahut bugüne kadar bu dava için bir şey yapmamış olmanın bir sorumluluğu yokmuş edasıyla hareket etmektir. Biz o mücadeleyi yürütenlerin her şeyin en doğrusunu yaptıklarını ileri süremeyiz. İş yapan yanlış da yapar. Ama ümmetin tümünü ilgilendiren böyle bir dava için bir şeyler yapan en azından onu sahiplenerek doğru olanı yapmaktadır. Filistin davası için doğru olanı yapmanın başlangıç noktası da onu sahiplenmek, bir Arap - İsrail sorunu ya da bizim sadece "acıma" duygularımızı harekete geçirecek sorun olarak görmekten kurtulmaktır. Bunu başarabildiğimiz zaman savunma hattını korumaya çalışanlara da sahip çıkarız. Onların yanlış yapmaları bizi kendilerine karşı tavır almaya değil tam aksine gerekli düzeltmeyi yapabilmeleri için kendilerine yardımcı olmaya sevk eder.

Filistin davasıyla ilgili olarak Türkiye toplumunda en çok yaşanan sorun sahiplenme sorunu olmuştur. Bunun değişik sebepleri var. Fakat bu sebepler üzerinde ayrı ayrı durmamız halinde tüm yazıyı bu konuya tahsis etmemiz gerekir. Belki bir başka vesileyle bu sebeplerin ayrı ayrı tahlilini yaparız. Burada sadece şunu ifade etmek istiyorum ki Allah'ın izniyle sahiplenme sorununun aşılmasına paralel olarak Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesine destekte de yükseliş olduğunu görüyoruz. Öyleyse bu sorunun tamamen aşılması için çabayı artırmak gerekiyor.

Filistin davasına ayrıca İslâmî kimlik ve duyarlılıkla sahip çıkmak gerekir. Bu dava tüm Müslümanları ilgilendirdiği gibi aynı zamanda İslâmî açıdan bir önceliğe sahiptir. Ayrıca Filistin direnişinde İslâmî direnişin öne geçmesiyle ve etkin hale gelmesiyle bu dava asıl kimliğine kavuşmuştur. Bu kimliğin korunması ve İslâmî direnişin daha güçlü hâle gelmesi için çabaların artırılması, daha duyarlı hale gelinmesi gerekir. Birilerinin İslâmî direnişi hedef almalarının arka planında da zaten Filistin davasının bu direnişle birlikte asıl kimliğine kavuşmasından rahatsız olmaları yatmaktadır. Dolayısıyla onların bu direnişi yıpratma amacına yönelik iftiralarının ve yalanlarının etkisinde kalmamak gerekir.

Filistin davası ve bu davaya İslâmî bakış açısıyla sahip çıkma duyarlılığımızın olumsuz etkilenmemesi için medya cephesine karşı dikkatli olmalıyız. Medya Siyonist işgalcilerin ve uluslararası emperyalizmin bir ön cephesi görevi görmektedir. Fakat ne yazık ki insanlarımız, medya organları sanki Doğrucu Davut'un diliyle konuşuyormuş gibi onlardan duydukları veya okudukları her habere inanıyorlar. Hele televizyonların haberlerini bir de bazı görüntülerle beslemeleri karşısında diyecek laf bulamıyor, kendi iç dünyalarında itiraz etmekten bile çekiniyorlar.

Oysa bizim duruşumuzu öncelikle ilkelerimiz belirlemeli. İlkelerimiz de İslâmî duruşu gerektirir. Medya organlarına bakışımızda ise Yüce Allah'ın "Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın" emrini esas almalıyız. Özellikle getirdikleri haberin bir mümin kardeşimizi veya İslâmî bir oluşumu hedef alması durumunda bu duyarlılığımızın azami düzeye çıkması gerekir. Ama ne yazık ki medya kuşatması insanlarımızın birçoğunun fikri yapısında ve yön belirlemesinde birinci etken oluyor. Oysa İslâmî bilinç sahiplerinin yönlendirilen değil yönlendiren olmaları gerekir.

Bu doğrultuda Allah'ın izniyle Filistin davası hakkında zihinlere yerleştirilen hatalı ve kirli bilgileri temizlemek için bir "aydınlatma seferberliği" başlatmayı düşünüyoruz. Okuyucularımızdan da bu seferberliğe katılmalarını ve çalışmalarımıza katkıda bulunmalarını bekliyoruz. Bu seferberlik hem insanlarımızın Filistin davasını sahiplenmelerinin önündeki engelleri ortadan kaldıracak hem de İslâmî bakış açısıyla ilgilenmeye yöneltecektir. Mesajımızın geniş bir kitleye ulaşması için okuyucularımızın bu seferberliğe katılmaları büyük yarar sağlayacaktır. Herkes kendi çevresini bilgilendirir ve etrafındaki insanlardan yanlış bilgiye sahip olanları aydınlatırsa mesaj bütün bir okuyucu kitlesinin çevresine ulaşır. Bu bilgi ve mesaj daha sonra dalga dalga yayılır ve yanlış yönlendirmelerin etkisi azalır.

Filistin davasını sahiplenmenin pratiğe yansıması, bu davaya destek ve Siyonist zulme tepki amacıyla gerçekleştirilen eylemlere destekle başlamalıdır. Bu eylemleri basite almamak gerekir. Direnenlere güç ve moral kazandırılmasında bu eylemlerin katkısı olduğu gibi resmi çevrelerin harekete geçirilmesinde de etkisi olmaktadır. Ayrıca hiç kimse kendini bir kişi olarak görüp de "bir kişiyle ne eksilir!" yanılgısına kapılmamalı. Duyarlı herkesin kendisinin katılmaması durumunda duvarda bir açık oluşacağını düşünmesi ve çok önemli bir engel olmadığı sürece geri kalmaması gerekir.

Eylemliliğimizin bir yönünü de tepkilerimiz oluşturmalıdır. İşbirlikçilere, Siyonistlerin ağzı gibi çalışan medya organlarına, köşe yazarlarına, onların hesabına ortalığı karıştırmaya çalışan fitnecilere tepkilerimiz sadece gösteri meydanlarında atılan sloganlardan ibaret kalmamalı. Telefonlarla, mesajlarla ve daha başka araçlarla doğrudan ilgili kişilere sesimizi ulaştıracak şekilde tepkimizi gösterebilmeliyiz. Filistin davasına, bu davanın bekçilerine ve savunma hattını bekleyenlere sahip çıkmamız konuyu içselleştirmemizi gerektirir. O durumda fitnecilerin bu kardeşlerimizi hedef alan karalama amaçlı yayınlarını kendimize yöneltilmiş gibi hisseder ve tepkimizi ortaya koyarız. Eğer içimizde bu duygu oluşmuyor ve gereken tepkiyi göstermiyorsak sahiplenme konusunda henüz ulaşılması gereken noktanın gerisinde olduğumuzu kabul etmeliyiz.

Sahiplenmenin pratiğe yansıyacak en önemli yanı ise maddi yardım ve destektir. Bu konuda herkes imkânı ölçüsünde bir şeyler yapabilir. Hiçbir şey yapamazsan bile birkaç akşam yemeğini azaltarak, evine misafir aldığını farz ederek bunun maliyeti ölçüsünde katkıda bulunabilirsin. Ama hiç kimse, "benim yapacağım şu kadarcık yardımla orada ne artacak?" diye düşünmemeli. Ayrıca yapılan yardımları da gözümüzde çok fazla büyütmeyelim, bizim yardımımıza ihtiyaç kalmadığını düşünmeyelim. Çünkü ne yazık ki işgalci Siyonistin saldırılarının sebep olduğu yıkım ve açtığı yaralar büyük. Bu yaraların sarılması için güçlerin birleştirilmesi gerekiyor.

Yardımın muhtelif şekilleri var. Yaralar sarılıncaya kadar kalıcı hale gelmesi için bu konudaki gayretlerin sadece ekranlara yansıyan görüntülerin sebep olduğu acıma duygularının ve heyecanın aktif olduğu döneme münhasır kalmaması gerekir. Yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında bizim için köprü vazifesi gören insanî yardım kuruluşlarımıza da sahip çıkmalı, bu kurumları hedef alan kasıtlı yıpratma çabalarından etkilenmemeliyiz.

Filistin'deki direnişe sahip çıkarken ve destek verirken işgalci Siyonistlere karşı tavır koymak da hayatımızın bir parçası haline gelmeli. Bu konudaki tavrın pratiğe yansımasının en önemli yönünü de boykot oluşturmaktadır. Boykotu kesinlikle basite almamalı, bugün ekonomik araçlarla dünyaya hükmeden Siyonist saldırganlara karşı tavır koymadaki etkisini küçümsememeliyiz. Eğer bu konudaki duyarlılık yaygınlaşırsa zamanla etkisi daha büyük olacaktır. Bazılarının boykot konusundaki duyarlılığı yıpratmak amacıyla zihinleri karıştırmaya kalkışmalarından da etkilenmemeliyiz. Bu şekilde zihin bulandırma amaçlı yazılar yayınlanmasının aslında boykotun etkisini gösterdiğinin bir işareti olduğunu anlamalı ve boykot direnişine daha bir itinayla destek vermeliyiz.

Açılan yaradaki kanamanın durması için asıl önemli olan gayenin ise İslâm coğrafyasının kalbine saplanmış hançer durumundaki Siyonist işgalin sona erdirilmesi olduğunu unutmamalıyız. Çünkü Siyonist işgal tarihi boyunca her zaman sorun olmuş, sürekli yaranın kanamasına yol açmıştır. Biz bugün Gazze'de açılan yaranın sarılması için bütün imkânlarımızı seferber ederken, işgalci saldırgan başka yerde başka bir yara açmak için hazırlığını sürdürürse sonuç değişmeyecektir. O sebeple bizim asıl hedefimiz orada açılan yaranın kanamasının asıl sebebi durumundaki Siyonist işgale kesin bir şekilde son verebilmek için direnişin bileğini güçlendirmek olmalıdır.



Vuslat dergisi







İslamda aile hukuku, eşler arası anlaşmazlıklara çözüm önerileri
İslam'da aile hayatı
Teyemmüm, hayız ve nifas la ilgili fıkhi hükümler.
Hayız ve Nifas
Hanım Sahabeler
Hanım Sahabeler
Hayatus Sahabe
Hayatus Sahabe
Öğüt alan var mı?
Öğüt alan var mı?
Peygamberimizin Mucizeleri
(s.a.v.)'in Mucizeleri
Peygamberimizin Mucizeleri
Esma'ul Hüsna
Kabe'den Canlı Yayın
Kabe'den Canlı
Canlı Radyo Dinle
Online Radyo Dinle
Kendimi Tanıyorum
Kendimi Tanıyorum
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol